Ya Sen Ya O

Ya Sen Ya O

Özel okulda on yıldır öğretmen olarak çalışıyordu. Orada tanıştığı kızla iki ay sonra düğünleri olacaktı.  Davetiyeler basıldı. Okulların tatil olmasına bir hafta kalmıştı.  Nişanlısıyla düğünü konuşuyorlardı. Hizmetli, davetsiz misafir sessizliği ile yanlarına geldi. Dilindeki peltekliği gizlemeye çalışarak müdürün onu beklediğini söyledi. Nişanlısı, şimdi sırası mı, dercesine yüzüne baktı.

Bizim müdür işte, sene sonu yaklaşmaya görsün öğretmenlerle ayrı ayrı görüşür, bizimle ilgili tuttuğu notlara bakarak bir öğretim yılının değerlendirmesini yapar; bir an önce gideyim de sıramı savayım, dedi.

Umursamaz tavırla ayağa kalkıp müdürün odasına doğru gitti. Aralık bırakılan kapıyı tıklatıp tıklatmamakta tereddüt etti. Kafasını evraklara gömmüş, dünyadan habersiz şekilde çalışan müdürün keli gözüküyordu.  Müdür kafasını kaldırdı, ciddiyetini koruyarak önündeki koltuğu gösterdi. Bir süre sustular.  Evrakları işaret ederek kurumun içinde bulunduğu ekonomik sıkıntıları sıraladı. Göz göze gelmemeye çalışıyordu. Arada bir göz ucuyla kaçamak bir bakış atıp gözünü evraklara çeviriyordu.

Makamında dev kesilen aslanca kükreyen adam her geçen dakika cüceleşiyor, sesi kısıldıkça kısılıyordu. Alnından akan ter, kâğıtların üzerine damlıyordu. Müdürün ne yapmak istediğini, kendisini niçin çağırdığını anlamaya çalışıyordu.  Gözünü müdürden ayırmıyordu.

Dudağı kımıldadı.

Kısık bir sesle kesik kesik konuştu: “Ya sen ya o, karar senin.” dedi.

Odanın duvarlarının, üstüne üstüne geldiğini hissetti.  Tavan yavaş yavaş alçalıyor, nefes alacak hava kalmıyordu sanki.  Uzaktan gelecek olan davetliler, akrabalar, salon, düğün hızla gözünün önünden akıyordu.  Nişanlısı gelinlikle etrafa gülücükler dağıtıyordu. Onca yıl beklediği, hayalini kurduğu yuvasını düşündü.

Ayaklarını sürüyerek kapıyı aralarken buğulanmış gözlerle müdüre baktı, “Tabi ki ben.” dedi.

0 YORUMLAR

    Bu KONUYA henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu sen yaz...
YORUM YAZ